1960 Sonrası Türk Hikâyesi

1960 Sonrası Türk Hikâyesi

Açık Lise Türk Dili ve Edebiyatı 7 Konu Özetleri

Hikâyemiz, Cumhuriyet Dönemi’nde hem teknik hem muhteva yönünden gelişmiş ve Bu gelişim süreci 1960 sonrasında da devam etmiştir. Hikâye türünün özellikleri tartışılmış, bu tartışmaların bir sonucu olarak hikâyede kurgu ve içerik bakımından yenilikçi gelişmeler yaşanmıştır.

1960 sonrası dönemin belirgin özellikleri de şunlardır:

  • Hikâyeler geleneksel anlatım ve yapı özelliklerinin yerine yeni anlatım teknikleri ve bakış açıları ile kaleme alınmıştır.
  • Hikâye türünde eser veren yazar sayısının artması ile hikâye türündeki eserlerde hem konu hem anlayış olarak bir çeşitlilik ortaya çıkmıştır. Yazarlar ideolojik tavırlarına göre toplumcu gerçekçi, dinî ve millî duyarlılık, bireyin iç dünyasını esas alan vb. farklı anlayışlarla hikâyeler yazmışlardır. Hikâyelerde, kahramanlar toplumun farklı kesimlerinden seçilmiştir.

Adalet Ağaoğlu, Talip Apaydın, Sevgi Soysal, Erdal Öz, Orhan Duru, Tomris Uyar, Nedim Gürsel, Hulki Aktunç, Füruzan, Demir Özlü, Leyla Erbil, Bekir Yıldız gibi yazarlar toplumcu gerçekçilik anlayışıyla hikâyeler yazmışlardır.

  • Hikâyelerde gecekondu bölgelerinde yaşayan insanların sorunları, küçük memurların ve işçilerin yanı sıra 1960’tan sonra artan işsizliğin bir sonucu olarak Almanya’ya giden işçilerimizin yaşantılarından kesitler, kadın sorunları, köyden kente göç, kapitalist yaşamın getirdiği bunalımlar gibi toplumsal sorunlar ele alınmıştır.

Leyla Erbil, Sevgi Soysal, Sevim Burak, Mehmet Şeyda gibi yazarlar kadın sorununa değinen yazarlardır.

  • Bireyin iç dünyasını anlatmayı amaçlayan hikâyeler de kaleme alınmıştır. Bu tür hikâyelerde bunalımlara ve iç çatışmalara yer verilir. Kahramanların iç dünyası, tüm çıplaklığıyla esere yansır. Yazar dış dünyayı olduğu gibi değil, duyumsadığı gibi anlatır. Anlatımda bilinç akışı, iç çözümleme ve iç monolog teknikleri öne çıkar.

Leyla Erbil, Sevgi Soysal, Sevim Burak, Mehmet Şeyda gibi yazarlar kadın sorununa değinen yazarlardır.

  • 1960 sonrası edebiyatımızın diğer dönemlerden farklılaşan bir yanı da dinî duyarlığa sahip yazarların ortaya çıkışıdır. Rasim Özdenören, İsmail Kıllıoğlu, Durali Yılmaz, Mustafa Kutlu bu anlayışa sahip önemli yazarlardır.
  • 1970’li yıllardan itibaren modern hikâyeyle birlikte postmodern hikâyeler yazılmaya başlanmıştır. Oğuz Atay, Yusuf Atılgan, Nazlı Eray, Murathan Mungan, Latife Tekin, Bilge Karasu, Pınar Kür, Metin Kaçan, İhsan Oktay Anar, Murat Gülsoy, Sema Kaygusuz, Erendüz Atasü, Müge İplikçi, Küçük İskender gibi yazarlar hikâyelerinde postmodernist eğilimlere yer veren isimler arasında sayılabilir.

 

  • Dönemin önemli diğer hikâyecilerden bazıları şunlardır: Bilge Karasu, Necati Tosuner, Ferit Edgü, Sevinç Çokum, Muzaffer İzgü, İnci Aral, Gülten Dayıoğlu, Pınar Kür, Nazlı Eray…

Emine Işınsu (1938-…)

Kars’ta doğdu. Ankara Kolejini bitirdi. Yükseköğrenimini yarıda bıraktı. Gazetecilik yaptı. “Hisar” dergisinde yayımladığı şiir ve hikâyeleriyle tanındı. Hikâye, tiyatro ve roman türlerinde eserler verdi. Küçük Dünya, Sancı, Cambaz adlı romanları ile ödüller aldı.

Eserleri: İki Nokta, Küçük Dünya, Azap Toprakları, Ak Topraklar, Tutsak, Sancı, Çiçekler Büyür, Cambaz, Cumhuriyet Türküsü, Kaf Dağı’nın Ardında, Alpaslan, Atlı Karınca…

1980 Sonrası Türk Hikâyesi

1980’li yıllarda Türkiye’de önemli siyasi ve toplumsal olayların yaşanmıştı. Bu da birçok alanı etkilediği gibi Türk hikâyeciliğini de derinden etkilemiştir. 1980 sonrası Türk hikâyeciliğinde bir taraftan gelenek devam ederken diğer taraftan yeni arayışlar görülür. Bu dönem hikâyesinde yazarlar ortak bir sanat anlayışıyla değil bireysel olarak hareket etmişlerdir.

1980 Sonrası dönemin belirgin özellikleri şunlardır:

  • Toplumsal konulardan çok bireysel konular işlenmiştir.
  • Hikâyelerde farklı kurgu teknikleri denenmeye başlanmıştır.
  • Yazarlar postmodernizmin anlatım imkânlarından yararlanmışlardır.
  • Hikâyelerde imgesel bir dil kullanılır.
  • Anlatımda “ben-yazar” anlatıcı öne çıkar.
  • Hikâyelerde bireyin toplumsal ilişkileri çevresinden soyutlanarak gösterilir.

1980’den önceki kuşaklardan gelen hikâye yazarlarının yanı sıra Murathan Mungan, Cemil Kavukçu, Özcan Karabulut, Jale Sancak, Ayfer Tunç, Murat Gülsoy, Murat Yalçın, Yekta Kopan, Nalan Barbarosoğlu, Sema Kaygusuz, Müge İplikçi, Nazan Bekiroğlu, Hüseyin Su, Seyit Göktepe, Cemal Şakar gibi yeni yazarlar da dil ve anlatım biçimi, konu ve kurgu bakımından özgün eserler verirler.

Mustafa Kutlu (1947-…)

Erzincan’da doğdu. Erzurum Atatürk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun olduktan sonra çeşitli liselerde edebiyat öğretmenliği yaptı.

Mustafa Kutlu, hikâyelerinde tema olarak genellikle modernleşen Türkiye’deki toplumsal değişim ve dönüşüm sürecini ve bu sürecin bireyler üzerindeki etkilerini yani “toplumsal sorunları” ele almıştır. Mustafa Kutlu, “Bu Böyledir” adlı hikâyesinde bilinç akışı, iç konuşma (iç monolog), diyalog, metinlerarasılık, geriye dönüş, özetleme gibi modern/postmodern anlatım tekniklerinden yararlanarak çoklu anlam katmanları oluşturmuştur.

“Uzun Hikâye” isimli eseri 2012 yılında Osman Sınav’ın yönetmenliğinde beyaz perdeye aktarılmış ve büyük ilgi görmüştür.

Eserleri: Ortadaki Adam, Yokuşa Akan Sular, Yoksulluk İçimizde, Bu Böyledir, Hüzün ve Tesadüf, Uzun Hikâye, Beyhude Ömrüm, Hayat Güzeldir, Şehir Mektupları…

Uyarı: Bilinç akışı tekniği, kahramanın zihninden geçenleri, olduğu gibi aktarma çabasıdır. Bu teknikte amaç bireyin iç dünyasında şekillenen duygu ve düşüncelerin doğal olarak yansıtılmasıdır. İç konuşma okuyucuyu, kahramanın iç dünyasıyla karşı karşıya getiren bir yöntemdir. Yöntemin uygulandığı bölümlerde anlatıcının varlığı ortadan kalkar. Bu tekniğin kullanıldığı eserlerde dil, konuşma diline daha yakındır.

Mustafa Kutlu, hikâyesinde dramatik, bilinç akışı ve iç konuşma tekniklerini kullanarak kişilerin fiziksel özelliklerini, iç dünyalarını, sosyal durumlarını ve kişisel özelliklerini tanıtmıştır. Kahramanların iç konuşmalarıyla kimi zaman modern hayat karşısında arada kalan insanlara yönelik ironik bir anlatım oluşturmuştur.

Küçürek (Minimal) Hikâye

Küçürek hikâye, hikâyenin bir alt türüdür. Resim, sinema gibi sanat dallarında ortaya çıkan minimal yaklaşım, hikâye türünü etkilemiştir. Bu etkileşimin bir sonucu olarak 20. yüzyılın sonlarında küçürek hikâye ortaya çıkmıştır.

Küçürek hikâyeler az sayıda kelime ile yoğun bir anlatıma sahipler. Türk edebiyatında küçürek hikâyenin öncü isimlerinden Ferit Edgü, bu tür hikâyeleri “yalnızca bir ânın saptaması olan öykücükler” olarak niteler.

Bu tür hikâyelerde ele alınan durumun en çarpıcı, en can alıcı noktası üzerinde durulur. Küçürek hikâyeler küçük hacimli olduğu için kişi, zaman, mekân gibi unsurları sınırlı bir şekilde yer alır. Kısalık, yoğunluk ve imgesel anlatım bu tür öykülerin en belirgin özellikleridir. Bu bakımdan dil ve anlatımı şiirseldir. Anlatımdan çok sezdirmeye dayanan bu hikâyeler çok anlamlı, çağrışıma açık metinlerdir.

Açık Lise Türk Dili ve Edebiyatı 7 Konu Özetleri

Sosyal Medyada Paylaş Facebook Twitter Google+
Açık Lise sınavlarına hazırlanmanın en kolay hali: AçıkTercih AÖL Test Çöz!

Mobil Uygulamamızı İNDİRİN! AÖL Yeni Müfredat Çıkmış Sınav Sorularını Çözün!


Etiketler: , , , ,
Eklenme Tarihi: 30 Aralık 2019

Facebook Yorumları

Konu hakkında yorumunuzu yazın