Sağlık, Hastalık, Engellilik Nedir? Nasıl Tanımalanır? Etki eden faktörler Nelerdir?

Sağlık, Hastalık, Engellilik Nedir? Sağlık Nasıl Tanımlanır? Sağlığı Etkileyen faktörler Nelerdir? Sağlık, hastalık ve engellilik terimleri ve etkileyen faktörler Açık Lise Sağlık Bilgisi 1 dersi sınavlarında genellikle ilk bir kaç soruyu oluşturuyor.

AÖL Sağlık Bilgisi Testleri

Açık Lise Sağlık Bilgisi 1 Online Test 1

Açık Lise Sağlık Bilgisi 1 Online Test 2

Açık Lise Sağlık Bilgisi 1 Online Test 3

Açık Lise Sağlık Bilgisi 1 Online Test 4

Açık Lise Sağlık Bilgisi 1 Online Test 5

Açık Lise Sağlık Bilgisi 2 Online Test 1

Açık Lise Sağlık Bilgisi 2 Online Test 2

Açık Lise Sağlık Bilgisi 2 Online Test 3

Sağlık nedir? Sağlık nasıl tanımlanır?

Sağlık 1946’da Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) anayasasında şöyle tanımlanmıştır: “Sağlık sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir.”

Hastalık nedir? Nasıl tanımlanır?

Hastalık sözcüğünün anlamı hekim ve hekim olmayanlar için birbirinden farklıdır. Hekimler hastalığı şöyle tanımlar: “Doku ve hücrelerde normal dışı yapısal ve işlevsel (fonksiyonel) değişikliklerin doğurduğu haldir.” Hekim olmayanlar için sözcüğün anlamı kişinin kültürüne bağımlıdır.

kişinin sağlık kültür düzeyi yükseldikçe tanım hekimin tanımına yaklaşır. genellikle kişi hastalık belirtileri çalışmasını önleyecek düzeye çıkarsa kendini hasta sayar. Sosyal bilimciler bunu şöyle belirtir. “kişi kendisinden beklenen sosyal rolü yapamadığı zaman hasta sayılır.” Örneğin; bir kişi öksürüyorsa, hekime göre o kişi hastadır. Öksürme kişinin çalışmasını önlemiyorsa, kişi kendisini hasta saymaz. Boynunda sert, çevresine yapışık ve ağrısız bir beze olan kişi kendisinin bir sağlık sorunu olduğunu düşünmeyebilir. Buna karşın bu kişi akciğer kanserine yakalanmış ve bir kaç ay içinde ölecek bir hasta olabilir.

Engellilik nedir, nasıl tanımlanır, çeşitleri nelerdir?

Tanım olarak “engelli” sakat ve özürlü kelimeleri yerine kullanılsa da bu söz- cükler farklı anlamlara gelmektedir.


1. Ünite için tıklayın:  Sağlık, Hastalık, Engellilik Nedir? Sağlık Nasıl Tanımlanır? Sağlığı Etkileyen faktörler Nelerdir?

Büyüme ve Gelişme, Sağlık Bilgisi 1 2. Ünite Konu Anlatımı için tıklayın!

Sağlık Bilgisi 1 Ünite 3, Sağlığın Geliştirilmesi ve Korunması, konu özeti, ders notları için tıklayın!

Sağlık Bilgisi 1 Ünite 4, Akıl ve Ruh Sağlığı Konu Özeti

Sağlık Bilgisi 1 Ünite 5: Sağlığa Zararlı Alışkanlıklar Konu Özeti


Özürlü terimi “özürlülüğü” odak noktasına koymayı gerektiren, yani özürlülük olgusunu nesnelleştiren bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna karşın engellilik, hemen olmasa da zamanla bu zorunluluktan kurtulabilmeyi, düşüncelerimizde yumuşama ve esneklik sağlamayı başarabilecek bir terim olarak görünmektedir.

Birleşmiş milletler genel kurulu’nun kabul ettiği Sakat kişilerin Hakları Bildirgesi’nde engelli tanımı şöyle yapılmaktadır.

“Normal bir kişinin kişisel ya da sosyal yaşantısında kendi kendisine yapma- sı gereken işleri, bedensel veya ruhsal yeteneklerindeki kalıtımsal ya da sonradan olma herhangi bir noksanlık sonucu yapamayanlar”.

Farklı nedenlere bağlı olarak oluşan engellilik temel olarak beş başlıkta incelenir:

  • Zihinsel engelli
  • görme engelli
  • İşitme ve konuşma engelli
  • Ortopedik engelli



Zihinsel Engellilik:

Doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrasında çeşitli nedenlere bağlı olarak zihinsel işlevlerin normalden önemli derecede gerilik ve buna bağlı olarak uyumsal davranışlarda yetersizlik gösterme durumudur.

Zihinsel engellilikte üç temel özellik vardır:

  • genel zekâ işlevinin belirgin derecede normalin altında olması
  • kişinin kendi yaş grubu ile kıyaslandığında beceri, sorumluluk, iletişim kurma, kendi kendine yeterlilik gibi alanlarda geriliğinin olması
  • Zihinsel engelliliğin doğum öncesi, doğum sonrası ve doğum sırasında başlaması

konuşma, dikkat, düşünme gibi zihinsel işlevlerde bozukluk görülmekle birlikte bellekte ve dikkatte görülen bozukluk oldukça belirgindir. Ayrıca zihinsel engelli kişide uyumsal davranışlarda yetersizlik görülür. Yemek yeme, banyo yapabilme, okuma yazma, iş bulup çalışma ve iletişim kurmada önemli sıkıntılar yaşanır. Bu kişilerin gerekli rehberlik yapılarak sosyal hayata katılımları sağlanmalıdır.

Görme Engelliliği:

görme duyusunda görevli herhangi bir merkezin fonksiyon kaybıdır. göz rahatsızlığı genel olarak retinaya kanın dolması veya gerekli kanın sağlanamaması nedeniyle retinanın bozulması ve göz merceğinin netliğini yitirmesi sonucu oluşur. görme engelliliğinin; kısmen görememe, az görme ve hiç görememe şeklinde türleri vardır. görme engelliler beyaz baston ya da bazı evcil hayvanlardan yararlanarak yaşamlarını sürdürmektedirler.

İşitme engelliliği:

kulak ve beyindeki işitme merkezleri tarafından sesin algılanmasına işitme denir. İşitmeyi meydana getiren yapı ve organlardan birinin ya da birden fazlasının görevini yerine getirmemesine ise işitme engelliliği adı verilir. İşitme engeli bulunan kişi, iletişim kurmada çeşitli zorluklarla karşılaşır. İşitme engelliliği; akraba evliliği, kan uyuşmazlığı, kulak zarının zarar görmesi, ateşli hastalıklar (menenjit, kabakulak, kızamık vb.) ve yaşlılık gibi nedenlerle oluşabilmektedir.

günümüzde işitme cihazları kullanılarak kısmi işitme bozukluğu olan kişilerde işitme gücü artırılmakta ve kişilerin sosyal hayata katılımı sağlanabilmektedir.

Ortopedik Engellilik:

Doğuştan veya daha sonradan oluşan, tüm tedavi ve önlemlere karşın sinir sistemi, kas, eklem ya da iskelet sisteminin normal çalışmasının sağlanamadığı durumdur. Ortopedik engel, kişinin eğitim ve iş yaşamındaki performans ve başarısını olumsuz etkilediği gibi günlük gereksinimlerini karşılamada da sorunlar oluşturmakta, engelli kişi bir başkasının yardımına ihtiyaç duyabilmektedir.

Ortopedik engeller; kalça çıkıklığı, ayak çarpıklığı; el, kol, ayak ve bacak eksikliği, omurga sorunları ve felçlerle meydana gelmektedir. Ayrıca ateşli hastalıklar, kazalar ve yeterli beslenememe de ortopedik engel oluşması- na neden olabilmektedir.

Ortopedik engellerin büyük kısmı ileriki yaşlarda ortaya çıkmaktadır. Trafik ve meslek kazaları; deprem, yangın, nükleer kaza gibi toplumsal felaketler; felçler, lepra, verem, kalp ve damar ile romatizma hastalıkları ortopedik engel oluşmasına neden olabilmektedir. Ortopedik engelliler, özel rehabilitasyon ve fizik tedavileri ile daha iyi duruma getirilebilmekte, psikolojik terapiler ile önemli başarılar elde ede- bilmeleri ve çeşitli sosyal etkinliklere katılımları sağlanmaktadır. Ortopedik engel tüm engellerde olduğu gibi bireyin ve ailesinin sorunu olmaktan çok toplumu il- gilendiren bir durumdur. çevre düzenlemeleri, platform uygulamaları gibi engelli bağımsızlığını daha da çok artıracak uygulamalar duyarlı toplum kesimlerince dü- şünülmeli ve bu konuda harekete geçilmelidir.

Ortopedik engellilerin sosyal yaşama kazandırılması için sivil toplum kuruluş- larınca yapılabilecek çalışmalar neler olabilir?

Bedensel iyilik hâli, kişinin hasta veya engelli olmaması durumudur. kişilerin bedence hasta veya engelli olmaması sağlıklı olmaları için yeterli değildir. Ruhsal, zihinsel ve sosyal yönden de sağlıklı olmaları gereklidir.

Ruhsal iyilik hâli, kişinin kendisiyle ve çevresiyle uyum içinde yaşamasıdır. De- ğişen koşullara ve güçlüklere karşı koyabilmek ruh sağlığı açısından önemlidir.

Başarılarından mutluluk duyabilen, üzüntü ve sıkıntılarını giderebilme gücü- nü kendinde gören kişiler ruhen sağlıklı olarak değerlendirilirler. Zihinsel iyilik hâli, kişilerin akıl ve irade yönünden yeterli; anlama, düşünme, mantık yürütme, hafıza gibi zihinsel yeteneklerinden her birinin yeterli olmasıdır.

Sosyal iyilik hâli, kişilerin toplum içinde olumlu ve yapıcı ilişkiler kurması, ya- şam standartlarının yeterli düzeye ulaşmasıyla sağlanabilmektedir. Bununla birlikte kişiyi; meslek sahibi olması, buna bağlı olarak gelir elde etmesi; ailesi, akrabaları ve arkadaşlarıyla iyi iletişim kurabilmesi de mutlu eder.

kişilerin bedenen, ruhen ve sosyal yönden sağlıklı olması, eğitim ve kültür se- viyesinin artması toplumların sağlıklı olabilmesi için gereklidir. Sağlıklı bir toplum, sağlıklı bireylerden oluşur. Toplumların en önemli zenginliği sağlıklı insan gücüne sahip olmalarıdır. çünkü sağlıklı insanlar verimli çalışır, iyi düşünür ve çok üretirler. Böylece toplumun kalkınmasına yardımcı olurlar.

Sağlıklı olmak tarih boyunca tüm insanlar için en büyük zenginlik ve temel bir insanlık hakkı olarak kabul edilmiştir. Sağlıklı toplumların oluşmasında bireylerin kendi sağlıklarını koruma bilincine erişmelerinin büyük önemi vardır. Bu da sağlık konusunda eğitim çalışmalarına katılmak ve bilimsel yöntemlerle kendi sağlığını ko- rumakla mümkün olabilmektedir.

Tüm dünyada kabul edilen Birleşmiş milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde “herkesin sağlıklı olma hakkı” başta gelmektedir. Sağlık hakkının, yaşama hakkının bir bütünleyicisi ve ayrılmaz bir parçası olduğu tüm dünya ülkeleri tarafından kabul edilmektedir. Bunların sağlanması devletlerin temel görevleri arasında sayılmıştır. Bunun yanı sıra sağlık hizmeti sunmanın devletin bir yükümlülüğü olduğu, sağlıktan tasarruf edilemeyeceği, devredilemeyeceği ve özelleştirilemeyeceği de belirtilmiştir.

günümüzde sağlığın sosyal boyutu iki yönlü değerlendirilmektedir. Birincisi, toplumun tüm bireylerine sağlıklı yaşam hakkı sunulması yani “Herkese Sağlık” boyutudur. Bu anlayış doğrultusunda sağlık düzeyini koruyucu ve geliştirici nitelikteki politika ve uygulamalarda, hastalığın yalnızca hasta olan kişinin sorunu olmadığı anlayışının benimsenmesidir. İkinci boyut ise bir bireyin ya da toplumun sağlık düzeyinin, sosyokültürel ve ekonomik çevreden bağımsız olarak ele alınmasının mümkün olmamasıdır.

Sağlık hakkıyla ilgili olarak ülkemizde de önemli çalışmalar yapılmakta ve bu hakka duyarlı davranılmaktadır. T.c. Anayasası’nda “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların görevidir. Devlet, herkesin ha- yatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak iş birliğini geliştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak onları denetleme yoluyla yerine getirir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla “genel sağlık sigortası kurulabilir.” denilmektedir. Yine T.C. Anayasası’nda “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlüdür.” şeklinde hüküm de bulunmaktadır.

Sağlık bir yaşam hakkıdır. Bu hakka eğitim, beslenme, konut, sosyal güvenlik ve sosyal refah ile ulaşılmaktadır.




Sağlık hizmetinin ilkeleri

Ülkemizde sağlık hizmeti sunulurken şu ilkelere dikkat edilmektedir:

  • Bedenî, ruhi ve sosyal yönden tam iyilik hâli içinde yaşama hakkının en temel insan hakkı olduğu hizmetin her safhasında daima göz önünde bulunduru-
  • Herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu ve hiçbir merci veya kimsenin bu hakkı ortadan kaldırma yetki- sinin olmadığı bilinerek hastaya insanca muamelede
  • Sağlık hizmetinin verilmesinde hastaların ırk, dil, din ve mezhep, cinsiyet, si- yasi düşünce, felsefi inanç, ekonomik ve sosyal durumları gibi farklılıkları dik- kate alınmaz. Sağlık hizmetleri herkesin kolayca ulaşabileceği şekilde planla- nıp düzenlenir.
  • Tıbbi zorunluluklar ve kanunlarda yazılı hâller dışında, rızası olmaksızın kişi- nin vücut bütünlüğüne ve diğer kişilik haklarına
  • kişi, rızası ve Sağlık Bakanlığının izni olmaksızın tıbbi araştırmalara tabi tutu-
  • kanun ile müsaade edilen durumlar ile tıbbi zorunluluklar dışında, hastanın özel ve aile hayatının gizliliğine önem

Sağlığa etki eden etkenler

Kişi çevreden ve çevresel koşullardan etkilenmektedir. Bu etkilenme doğumdan ölüme kadar çok değişik boyutlarda olmaktadır. çevrenin boyutları sınırsızdır. İnsan üzerinde etkili olan, insana ulaşan tüm çevresel etmenleri kapsamaktadır.

çevresel etkenler giderek halk sağlığında daha büyük önem kazanmaktadır. Bu ağırlık bir yandan yeni çevresel etkenlerin etkili olmaya başlamasına bir yandan da diğer halk sağlığı sorunlarının kontrol edilmeye başlamasına bağlıdır. İnsanın dışındaki her şey çevrenin öğesidir.

Çevre kişi üzerindeki dış etkilerin bütünüdür. çevreyi doğal ve yapay çevre olarak ikiye ayırabiliriz. çevrede sağlığını doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyen önemli etkenler bulunmaktadır. Aynı zamanda çevre, bir yaşamı sürdürme ve sağlama sistemidir. Bu sistemin en temel öğeleri su, yiyecek ve barınaktır.

a)   Bünyesel Etmenler

Bünyesel etmenler, hormonal, genetik ve metabolizma faaliyetlerindeki bozukluklarından oluşur. genetik bozukluklar anne ve babadan kromozomlar yoluyla geçen kalıtsal hastalıklardır. Altıparmaklılık, nörofibromatozis (deride lekeler, küçük urlar ve iç organlarda bozukluğa yol açan bir hastalık), balık pulluluk gibi hastalıklar buna örnek olarak verebileceğimiz bir kalıtsal hastalıktır. Hormonal bozukluklara ör- nek olarak ayak yapısının değişmesi, hipotiroidizm ya da akromegali, metabolizma hasatlıklarına örnek olarak da gut hastalığı gösterilebilir. metabolizma faaliyetlerin- den kaynaklanan hastalığa da böbrek taşı ve gut hastalığını örnek gösterebiliriz.

b. Çevresel Etmenler

İnsanlar çevreyle bir bütün olarak yaşarlar. İnsan anne rahminde oluştuğu an- dan, ölünceye kadar çevreyle etkileşim halindedir. Bu yüzden de insanlar çevreyi, çevrede insanı olumlu veya olumsuz olarak etkiler.

  • Biyolojik Etmenler
  • kimyasal Etmenler
  • Sosyal, kültürel ve Ekonomik Etmenler
  • psikolojik Etmenler
  • Fiziksel Etmenler

1. Biyolojik etmenler

vektörler, mikroorganizmalar, bitkiler, hayvanlar ve bunların ürünleridir. mikroorganizmalar: verem, tifo, kolera, kızamık, menenjit, kaba kulak gibi hastalıklar zararlı mikroorganizmalardır.

vektörler: vektörler ve vektörlerle bulaşan hastalıklar; son yıllarda küresel ısın- maya bağlı meydana gelen iklimsel değişiklikler ve azalan kaynaklar, ağaçların yok edilmesi, ilaçlara karşı direnç gelişmesi, patojenlerin(hastalığa neden olan her türlü organizma ve madde) genetiklerindeki değişiklikler, kontrolsüz insan ve hayvan hareketleri, sağlıksız kentleşme gibi sebeplerden dolayı tekrar önem kazanmaya başlamıştır.

Yeryüzünde teşhisi yapılan ve sistematikteki yeri belirlenen canlıların %80’den fazlasını arthropoda (Eklem bacaklılar) teşkil eder. Arthropodlar en önemli vektörlerdir.

Medikal ve veteriner öneme sahip arthropodlar; bizzat kan emerek, myiasis’e (parazit olarak yaşayan bazı sinek larvalarının deride ya da herhangi bir iç organda yerleşerek oluşturduğu enfeksiyon) yol açarak, alerji, felç ve toksikasyon oluşturarak da konaklarına zarar verebildiği gibi en önemlisi bakteriyel, viral, paraziter, spiroketal veriketsiyalar (bakteri ve virüsler arasında bir geçiş formu olan canlı cinsidir.) birçok hastalığı insan ve hayvanlara naklederler. Zoonotik (Hayvanlardan Bulaşan) öneme sahip birçok hastalık da artropodlar tarafından nakledilir.

2. Kimyasal Etmenler

Zehirler, kanser yapıcı maddeler, çevreyi kirleten kim- yasal atıklar, gıda katkı maddeleri ve buna benzer sağlığı tehdit eden atıklardır. Kullanma suları, atık sular, çöpler, ışık, gürültü, gübreler ve hava kirliliğidir. Özellikle tarımsal ürünlerde kullanılan yapay gübreler ve hormonlar sağlığımızı olumsuz yönde etkilemektedir.

3. Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Etmenler

Toplumu oluşturan bireylerin alışkanlıkları, gelenekleri ve geçmişlerinden taşıdıkları inanışları sağlığı etkileyen etmenlerdendir. Örneğin ülkemizde unlu gıdalara ağırlık veren beslenme tarzı, bebeklerin kundaklanması vb. alışkanlıklar insan sağlığını olumsuz etkileyebilmektedir. Toplumun eğitim düzeyi ve ailelerin ekonomik durumu da çevresel etmen olarak sağlığı etkiler.

4. Psikojik Etmenler

Beden sağlığının yanında ruh sağlığının da aynı ölçüde korunması sağlıklı bir yaşam için gereklidir. Stres ve ruhsal gerginlikler, iş ve aile yaşantısındaki çatışmalar sağlığımızı doğrudan etkiler. Sağlıklı bir yaşam için olumsuz yönde etkileyen psikolojik etmenlerle başa çıkabilmeyi öğrenmeliyiz. Ailemiz ve dostlarımızla sorunlarımızı paylaşabilmeli, yardımlarından yararlanmalı gerektiğinde biz de onlara destek olmalıyız.

5. Fiziksel Etmenler

  • Atıklar
  • konutlar
  • İklim koşulları
  • Hava
  • Halka açık yerler
  • gürültü,
  • ışık
  • Radyasyon
  • giyim eşyası

Bu etmenlerden bazılarının insan sağlığını ne şekilde etkilediğini kısaca açıklayalım.

Susuz bir çevrenin temiz ve sağlıklı olacağı düşünülemez. gelişmekte olan ülkelerde yaşayan insanlarda hastalıkların yüzde sekseni temiz su eksikliği ile ilgilidir. Bu nedenle içme ve kullanma suları hastalık etkeni taşımamalıdır. kirli sularda bulunan bakteriler, virüsler ya da parazitler bulaşıcı hastalıklara yol açabilir.

Tifo, kolera, çocuk felci, dizanteri bu hastalıklara örnek verilebilir. Ayrıca içme sularına karışan arsenik, kurşun, cıva gibi maddeler zehirlenmelere yol açabilir. Suların kirlenmesine yol açan en önemli etken atıklardır. İnsan ve hayvan vücudundan atılan dışkıların sulara karışması da kirlenme nedenlerinden biridir.

Ev, işyerleri, sanayi tesisleri gibi yerlerde oluşan çöplerin ve diğer kirletici maddelerin sulara karışması da insan sağlığını olumsuz yönde etkiler.

Sağlık Hizmetlerinden Yararlanma Yolları

Türkiye cumhuriyeti Anayasası’na göre, ülke sınırları içinde yaşayan herkesin, sağlıklı bir çevrede yaşayabilmesi ve sürekli olarak sağlık hizmetlerinden yararlana- bilmesinin temini, devletin görevidir. Ülkemizde anayasa ile devlete verilen bu gö- revi yerine getirmekle sorumlu ve yetkili organ Sağlık Bakanlığı’dır.

Tüm Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de sağlık hizmetleri;

  • koruyucu sağlık hizmetleri,
  • Tedavi hizmetleri,
  • Rehabilitasyon hizmetleri olmak üzere üç gruba ayrılmaktadır.

Koruyucu sağlık hizmetleri:

Kişileri hastalanmaktan, yaralanmaktan, sakat kalmaktan ve erken ölümden korumak amacıyla verilen sağlık hizmetleridir.

Tedavi hizmetleri:

Tedavi hizmetleri, hizmet kapsamı ve hizmet yoğunluğu kriteri esas alınarak da sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflamaya göre tedavi hizmetleri üç ana gruba ayrılmaktadır:

  • Birinci basamak tedavi hizmetleri,
  • İkinci basamak tedavi hizmetleri,
  • Üçüncü basamak tedavi hizmetleri.

Birinci Basamak

Kamu idareleri bünyesindeki kurum hekimlikleri, sağlık ocağı, verem savaş dispanseri, ana-çocuk sağlığı ve aile planlaması merkezi, sağlık merkezi ve toplum sağlığı merkezi ile Sağlık Bakanlığı ile aile hekimliği sözleşmesi yapmış aile hekimleri,  112 acil sağlık hizmeti birimi, üniversitelerin medikososyal birimleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin birinci basamak sağlık üniteleri.

Birinci basamak sağlık hizmetlerinin çağdaş bir yaklaşımla yeniden düzenlenip yaygınlaştırılması ve tüm toplum bireyleri tarafından tercih edilebilir şekilde sunulmasını sağlanmak amacıyla 2005 yılında uygulamaya başlanılan ve 2010 yılı itibariyle tüm ülkede hizmetine sunulan Aile Hekimliği Uygulaması ile birinci basamak sağlık hizmetleri sağlık sitemi içinde hak ettiği öneme kavuşmuştur. Toplum gündemine yeni iki kurum, Aile Hekimliği ve Toplum Sağlığı Merkezi olguları girmiştir.

Birinci basamak sağlık hizmetlerinin çağdaş sunumunda, hizmetlerin tüm bireylere coğrafi açıdan dengeli şekilde ulaştırılabilmesi, birinci basamak sağlık hizmetlerinin  toplumun katılımını sağlayacak şekilde bireylerin yaşadıkları ve çalıştıkları yerlerde koruyucu, tanı koyucu, tedavi ve rehabilite edici yönleriyle sunabilmek, temel hedeflerdir.

Sağlık hizmet sunumunun planlanabilmesi, sağlık çalışanlarının görevini başarı ile yerine getirebilmesi, her düzeydeki karar alıcıların etkin ve akılcı kararlar alabilmesi, sağlık hizmeti alanların, eşit, etkin, verimli, süreklilik arz eden, kapsamlı,  gereksinimlerine yanıt veren, seçim şansı tanıyan ve ihtiyaç duydukları konularda  diğer birimlerle işbirliği sunan bir sağlık hizmetini alabilmesi, güvenilir verilere ve bu verilerin uygun bir şekilde izlenmesi, değerlendirilmesine bağlıdır.

İkinci Basamak

Eğitim ve araştırma hastanesi olmayan devlet hastaneleri ve dal hastaneleri ile bu hastanelere bağlı semt poliklinikleri, entegre ilçe hastaneleri, Sağlık Bakanlığı’na bağlı ağız ve diş sağlığı merkezleri, tıp fakültelerinin bulunduğu ilin dışında yer alan uygulama ve araştırma merkezleri (üniversite hastaneleri) ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin eğitim ve araştırma  hastanesi olmayan hastaneleri, belediyelere ait hastaneler ile kamu kurumlarına ait tıp merkezi ve dal merkezleri.

Üçüncü Basamak Resmi Sağlık Kurumu

Eğitim ve araştırma hastaneleri, özel dal eğitim ve araştırma hastaneleri, üniversite tıp fakültelerinin bulunduğu ilde kurulu sağlık uygulama ve araştırma merkezleri (üniversite hastaneleri) ile bu hastanelere bağlı semt poliklinikleri ve üniversitelerin diş hekimliği fakülteleri, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı tıp fakültesi hastanesi ile eğitim ve araştırma hastaneleri, vakıflara ait eğitim ve araştırma hastaneleri.

Rehabilitasyon hizmetleri:

Rehabilitasyon tedavisi ekibinde; fizik tedavi uzmanı, fizyoterapist, psikolog ve sosyal hizmet uzmanı gibi kişiler yer alır.

Sağlık ölçüleri

Sağlık ölçülebilir bir kavramdır, aşağıda başlıca sağlık ölçütleri ve tanımları yer alıyor:

  • Ana ölüm hızı
  • Bebek ölüm hızı
  • Kaba doğum hızı
  • Nüfus artış hızı
  • Sağlık için ayrılan harcamalar vb. yer alır.

Ana ölüm hızı:

Bir yıl içinde toplumda görülen gebelik, doğum ve lohusalığa bağlı ana ölüm sayısının, aynı yılda görülen canlı doğumlara bölümünün on bin ya da yüz bin ile çarpımıdır.

Bebek ölüm hızı:

Bir yılda canlı doğan ve doğumdan sonraki 364 gün içerisin- de ölen bebeklerin sayısının, bir yıldaki canlı doğum sayısına bölünmesi ve çıkan sonucun da binle çarpılmasıyla bulunur.

Kaba doğum hızı:

Bir takvim yılındaki toplam canlı doğum sayısının, toplumun yıl ortası nüfusa bölümünün bin ile çarpımıdır.

Kaba ölüm hızı:

Bir takvim yılında görülen ölüm sayısını, o ülkenin yıl ortası nüfusuna bölümünün bin ile çarpımıdır.

Nüfus artış hızı:

Bir yıldaki canlı doğum sayısından, o yıl içindeki ölüm sayısının çıkarılarak, o toplumun yıl ortası nüfusuna bölünüp bin ile çarpımıdır.

 

Ülke

Sağlık Göstergeleri

Kaba Doğum Hızı (Binde)Kaba Ölüm Hızı (Binde)Yıllık Nüfus Artışı (%)Bebek Ölüm Hızı (Binde)
Almanya8,510,10,03,0
Bangladeş20,37,71,738,0
çin12,37,10,616,0
Fransa12,68,40,63,0
Hindistan22,28,41,548,0
Japonya8,510,10,03,0
ABD12,78,40,86,4
Yunanistan10,110,20,22,7
pakistan26,37,31,865,7
Ukrayna10,916,2-0,611,8
Nijer47,712,83,585,8
Türkiye17,06,31,312,0
Kaynak: Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Sağlık İstatistikleri, 2012.

TÜİK, Türkiye’nin Demografik Yapısı ve geleceği, 2012.

Bir toplumda doğurgan çağdaki kadınlar “ana” terimiyle ifade edilir. Doğurgan çağdaki kadınların yaşı 15-49 arasıdır. Ana sağlığı hizmetlerinin değerlendirilmesinde, ana ölüm hızı önemli bir ölçüttür. Doğumdan sonraki ilk yıl bebeklik dönemidir. Bebekler bu dönemde çevresel etkenlerden kolaylıkla etkilenir. Bu dönemdeki bebek ölüm hızı, gelişmişlik düzeyini gösterir.

Büyüme ve Gelişme, Sağlık Bilgisi 1 2. Ünite Konu Anlatımı için tıklayın!

Sosyal Medyada Paylaş Facebook Twitter Google+
Açık Lise sınavlarına hazırlanmanın en kolay hali: AçıkTercih AÖL Test Çöz!

Mobil Uygulamamızı İNDİRİN! AÖL Yeni Müfredat Çıkmış Sınav Sorularını Çözün!


Etiketler: , ,
Eklenme Tarihi: 1 Ocak 2018

Facebook Yorumları

Konu hakkında yorumunuzu yazın